bilinçli oyun

2005 ağustos ayında diyarbakır ofis semtindinde KÜÇÜK KIBRIS adlı bir yer vardı( halada var)burası türkiye de ilk bahisin oynatıldığı yerlerden biridir oraya bahis oynamaya gittim orda bir hafta da 500 milyon para kaybettim...kendi kendime dedim ki?
ben bunu nasıl kaybettim
bide futbol dan anlıyorum diye geçiniyordum
orda samimi olduğum birisi vardı ALİ(şuan isveçte)adında özelikle futbol konusunda çok bilgili bir insandı .ofis te tanımayan yoktur...

ona sordum -yahuu bu insanlar bahislerden nasıl para kazanıyorlar ?
ALİ-aslında kimse nin para falan kazandığı yok sadece kendilerini kandırıyorlar kazandık diye.500 yatırıyorlar senin gibi hafta da 200 -300 alıyorlar ve bunuda kazandık diye seviniyorlar gerçekte hep zarardadırlar.

ve öyle umursamaz insanlar her zaman kendilerini kandırıyorlar ki o çok sevdikleri futbolun sadece sahadaki 22 kişi tarafından oynandığını zanediyorlar

peki sen nasıl kazanıyorsun? dedim...
ALİ- sen 500 milyon kaybettim diyorsun para yatırdığın takımları hiç 90 dk izledin mi? BEN -hayır....

ALİ -futbolu sevmek.futbolu bilmek değildir

kardeşim.futbolu sevmek sadece heycan için maç izlemektir.

futbolu bilmek. ise her yönü ile maçı ve takımları analiz etmektir...

örneğin maça bahis yapmadan önce 2 takımı da çok iyi analiz edip maçı önce kendi kafanda oynatacaksın işte o zaman maçın ne şekilde sonuçlanabileceğini tahmin etmekten öteye gidersin...

BUNU DA YAPABİLMEN İÇİN ÇOK İYİ BİR FUTBOL KÜLTÜRÜNE SAHİP OLMAN GEREKİR...eğer sen bunu tam anlami ile yapabilirsen ancak o zaman para kazanırsın bahislerden


istanbula dündüğümde aylarca takımları ve ülkleri araştırdım ve 6 yıllık profesyonel futbol eğitimi aldığım için takımları analiz etmek benim için çokta zor olmadı ve aynen ali abi nin dediği gibi yaptım

OYNAYACAĞIM MAÇI ÖNCE KENDİ KAFAM DA OYNATIM 2 TAKIMI DA BÜTÜN YÖNLERİ İLE DÜŞÜNEREK OYNATIM
ve kendi imkanlarım dahilinde başarılı da oldum


PEKİ NEDİR? TAKIMLARI ANALİZ ETMENİN YOLLARI?
takımın kadro yapısından oyun stiline den tutun ülke deki futbol kültürüne. temsil ettiği taraftarların futbola bakışına kadar vb şeyler

ve bunu da sadece genel olarak birbirine yakın futbol anlayışına ve kültürüne sahip ülkeleri bütün yönleri ile ele alarak araştırın...bunu hangi katagorilere ayırabiliriz.. ÖRNEĞİN...G.AMERİKA...ALMANYA BLOĞU avusturya isviçre hollanda belçika ...İSKANDİNAVLAR danimarka norveç isveç... BRİTANYA ingiltere iskoçya irlanda galler.......

alt tarafta GÜNEY AMERİKA FUTBOL KÜLTÜRÜ İLE İLGİLİ ÖRNEK BİR ARAŞTIRMADIR

 Toplumların ekonomik, siyasi ve sosyal yönlerini inceleyen; bu konuda kitaplar yazmış tanınmış bir Araştırmacı ve Yazar Emre Kongar ve Mithat Bereket’in NTV’deki Anahtar programında futbol ve futbol kültürü üzerine yaptıkları söyleşiden alıntıdır ve sadece BREZİLYA VE ARJANTİN üzerine yapılan değerelendirmeleri

FUTBOLUN KÜLTÜRÜ MÜ?... YOKSA, KÜLTÜRÜN FUTBOLU MU?

Hiç düşündünüz mü? Bir insan nasıl taraftar olur? Neden, taraftar olur? İnsanı ağlatan, güldüren, kahreden; dünyada hiçbir şeyle ölçülemeyecek zevkleri veya hüzünleri yaşatan, mide kramplarına, kalp krizlerine yol açan taraftarlık nasıl bir duygu selidir? 60 yaşındaki insanları çocuk gibi kavga ettiren; evde televizyondan seyredilen maçlarda, uğur olsun diye ikide bir koltuk değiştirten; hatta tuvalete gidildiği zaman gol atılmışsa, maç bitene kadar “burası uğurlu geldi” diye tuvaletten çıkartmayan taraftarlık, nasıl olmuş ta tüm benliğimizi kaplamıştır?
Ve en önemlisi, milyonlar kendi ülkelerinin takımını izlerken nasıl bir ortak inanç içine girerler?... Herkesin aynı kurallarla oynadığı basit bir oyuna milli kültürler, gelenekler inançlar nasıl damgasını vurur? Emre Kongar ile birlikte bütün bu sorulara yanıt bulmaya çalışıp futbolun bambaşka bir yüzüne bakıyoruz.


Acaba, her ülkenin milli karakteri yeşil sahalara nasıl yansıyor? Ülkelerin tarihi ve kültürü, milli takımlarının oynadığı futbolu nasıl etkiliyor? Ve daha da önemlisi, bu kültürler ya da ulusal kimlikler futbol’dan nasıl etkileniyorlar? Bunun için de gelin önce, futbolun ülkeler için önemine ve toplumların milli kimlikleriyle ilişkisine bakalım. Çünkü, futbol, günümüzde artık sadece bir spor olmaktan çıkmış, ekonomik, siyasi, kültürel ve toplumsal açıdan bir iktidar ve güç nesnesi haline gelmiş durumda.

“Futbol, günümüzde artık sadece bir spor olmaktan çıkmış, ekonomik, siyasi, kültürel ve toplumsal açıdan bir iktidar ve güç nesnesi haline gelmiş durumda”


BREZİLYA

Geniş kumsallar, kahve, samba,ve futbol... İşte Brezilya için dünyada en çok kullanılan sözcükler bunlar. Kendilerini futbolun ülkesi olarak tanımlıyorlar. Gerçekten de burada, ulusal kimliğin en büyük sembolü futbol... Brezilyalılar futbollarıyla çok gururlanıyorlar çünkü oynadıkları futbolun aslında kendi milli karakterlerini de yansıttığına inanıyorlar... Vee sahada futbolcular; trübünlerde de taraftarlar futbol kanalıyla bu milli ruhu, tüm dünyaya yansıtıyorlar...
Bir çok ırktan gelen pek çok etnik gruptan oluşan, dünyanın beşinci en büyük ve en kalabalık ülkesi olan Brezilya’yı bir arada tutan bağlardan biri de kuşkusuz futbol sevgisi. Bu sevgi o kadar büyük ki, Dünya Kupası’nı neden kaybettiğini, iki yıl boyunca soruşturan tek ülke de yine Brezilya oldu.
Aslında, Latin Amerika’da ‘kriz’ denince akla gelen ülkelerden birisi de hep Brezilya oluyor. Brezilyalılar, ekonomilerindeki dalgalanmalarla, yüksek enflasyon oranlarıyla ve paralarından attıkları bol sıfırlarla hep dünya ekonomisinin gündemindeler. Durum böyle olunca da, futbol Brezilya için dertleri unutturan ve daha da önemlisi dünya karşısında “biz de buradayız” dedirten bir ilaç haline geliyor. Bu yüzden de, Brezilya’da futbol başarıları milli kimlik açısından son derece önemli. Futbolun ve dünya çapındaki başarıların pek çok derde ilaç olabildiği Brezilya’da tabii bu durumdan siyasetçiler de yararlanmaya çalışıyorlar.
Brezilya’da futbol, siyasi kariyer yapma açısından da önemli. Örneğin, Fernando Collork, Brezilya Cumhurbaşkanı olmadan önce ‘Centro Deportivo Alagoano’ adlı futbol klübünün başkanıydı. Bu da Brezilya halkının futbolla ilgili insanlara verdiği önemin bir başka göstergesi. Zaten Brezilyalılar’a göre, Cumhurbaşkanından sonra ülkedeki en önemli pozisyon milli takımın antrenörlüğü... Brezilya futbolda kendini sitilini yaratmayı da başardı. Bu stil birçoklarına göre Brezilya’nın kültüründe varolan ünlü samba dansından esinlemiş durumda. Brezilyalı futbolcular, bu ülkede neredeyse milli dans haline gelmiş olan samba hareketlerini bilinçaltından oynadıkları futbola da yansıtıyorlar. Bu durumda da oynadıkları futbol estetik açıdan oldukça keyif verici oluyor.

Brezilya’da futbol, siyasi kariyer yapma açısından çok önemli. Örneğin, Fernando Collork, Brezilya Cumhurbaşkanı olmadan once “Centro Deportivo Alagoano” adlı futbol klübünün başkanıydı.




ARJANTİN
Askeri darbeler, tango, hüzün, ekonomik krizler ve futbol... Dünyanın neresinde olursa olsun bu sözcükler hep Arjantin’i anlatır... Aslında, Arjantin’e futbolun gelişi, bu ülkeye akın eden göçmenler ve nüfusun çoğunluğunun genç olması nedeniyle yaşanan kimlik krizi yıllarına rastladı. Bu nedenle, futbol, Arjantin’de de tıpkı Brezilya’da olduğu gibi, yeni milli kimliğin önemli unsurlarından biri haline geldi. Ve futbol sahası, adeta bu tangolar ülkesinde, zencilerin, beyazların, mestizoların ortaklaşa rol aldığı önemli bir sahne; hatta bir arena. Futbol burada da tıpkı Brezilya gibi, toplumun ideallerinin sembolü oldu.
Arjantin’deki azınlık grupları da futbol sayesinde, diğer alanlarda olmadığı kadar öne çıktılar. Dönemin kimi politikacıları ve entellektüelleri, futbolu, daha az gelişmiş kültür gruplarının etkilenmesi için mükemmel bir araç olarak gördüler. Peronizmin destekçileri, futbolu Arjantin’le bağdaştırmanın yerine, rejime bağlılıkla bütünleştirdiler ve böylece geniş alt sınıfları rejime bağlamayı başardılar.
Bu yüzden, rejimdeki değişiklikler de futbola yansır hale geldi. Öyleki, Peronizmin 1955’te çöküşünden sonra, Arjantinli futbolcuların kendilerine olan güvenlerini kaybettikleri ve bu yüzden de 1958’deki Dünya Kupası’nda İsveç’e yenildikleri iddia edildi.
1958’den önce futbolda Arjantin stili, dış etkenlerden bağımsız olarak gelişiyordu. Fakat 1958’den sonra ülkede hem ekonomi hem de futbol açısından Avrupa örnek alınmaya başlandı. Hatta futbolda resmen Avrupa ekolü taklit edilir hale geldi. Ancak, 1974-1982 yılları arasında Arjantin milli takımının antrenörlüğünü yapan Cesar Menotti’nin ipleri eline almasıyla ‘Arjantin stili’ yeniden ağırlık kazandı.
Oyunda aldatma ve son derece zeki anlık buluşlar, bugün Arjantin stili futbolun en önemli özelliklerini oluşturuyor.


“Arjantin’deki azınlık grupları da futbol sayesinde, diğer alanlarda olmadığı kadar öne çıktılar.. Peronizmin destekçileri, futbolu, rejime bağlılıkla bütünleştirdiler ve böylece geniş alt sınıfları rejime bağlamayı başardılar”


MİLLİ KARAKTERLER VE KÜLTÜRLER SAHAYA İNİYOR“Dünyanın en büyük sektörlerinden biri haline gelen, bacasız sanayi futbol, aynı zamanda gizli milliyetçilik çekişmelerinin de sahaya yansıdığı dev bir arena, durumunda. Ve işte bu arenada top koşturan takımlar, kendi kültürlerini, milli karakerlerini, ve hatta kendi dünya görüşlerini oynadıkları oyunla sahaya da yansıtıyorlar. Bugün, artık, sambacı Brezilyalıların oynadığı atak ve hareketli futbolunu, panzer Almanların disiplinli oyun sistemini, matador İspanyolların kıvrak futbolunu ve hatta samuray Japonların ya da Asya kaplanı Korelilerin hareketli ve oyunu hiç bırakmayan inatçı stillerini herkes yakından biliyor. İşte, bu milli karakterlerin ve kültürlerin sahaya inmesiyle birlikte farklı millliyetçilikler de ister istemez karşı karşıya gelebiliyor. Bu durumda da ortaya ilginç görüntüler çıkıyor.

FAŞİZM VE FUTBOLİtalya ve İspanya örneği
Dünya İkinci Dünya Savaşı’na doğru giderken, Mussolini, İtalya’daki propaganda aracı olarak futbolu da kullanmıştı. İtalya milli takımı oyuncuları faşist İtalyanın gücünü tüm dünyaya göstermeleri için adeta üstü kapalı tehdit edildiler... Ve bu tehdit; daha doğrusu bu korku başarılı da oldu. İtalya milli takımı o yıl dünya şampiyonu oldu.
Bu yıl oynanan dünya kupası maçında Güney Kore tarafından elenen İtalyanlar birkez daha hoşgörülerini kaybettiler. Eleştiri okları önce, maçı yöneten hakeme çevrildi. Hızını alamayan İtalyanlar, kendi klüplerinde oynayan Güney Koreli yıldız oyuncu Ahn’ı klüpten kovdular.
Benzer bir yaklaşım da İspanya’da görüldü. İkinci dünya savaşı sırasında faşist Franco, ülkesini Portekizli Salazar’ın bulduğu “3 f” formülüyle yönetmişti. Futbol, Fiesta ve Fatımanın sırları yani din... Bu yüzden Franco yönetimi futbola büyük önem verdi. Franco döneminde kurulan Real Madrid takımı, hem o yıllar da hemde bugün halen dünyanın en ünlü ve en güçlü klüplerinden biri. Güney Koreliler, son dünya kupasında İtalyanlar’dan sonra İspanyollar’ı elediler. İspanya’da tam bir şok yaşandı. Coşkulu İspanya seyircisinin eleştiri okları tıpkı İtalya’da olduğu gibi yine hakemlere yöneldi.


elbeteki bunlar yapmak için çok uğraşmak sabırlı ve istekli olmak gerekiyor...yaaa işim yok 2 kuruş para için bunları mı araştıracam diyen insanlar mutlaka olacaktır...ama bu dünya da hiç ama hiç bir şey para kazanmak kadar zor değildir ve bu size anlatığım ise en kendi yaşadığımdır.... SAYGILARIMLA (SİLVANLİ)